Cenap Şahabettin

Serveti Fünun'un ikinci büyük şairi Cenab Sahabettin 1870 yılında Manastır'da doğdu.

Babası, 1877 Plevne savaşında şehit düşen Osman Sabahattin Bey'dir. Cenab, babasının ölümünden sonra İstanbul'a geldi. Önce Feyziye mektebinde sonra sırasiyle Gülhane Askeri Rüştiyesi, Tıbbiye İdadisi ve Askeri Tıbbıye'yi bitirdi. Tıbbiyeyi birincilikle bitirdiği için hükümet tarafından Fransa'ya gönderildi (1890). Fransa'dan döndükten sonra Mersin, Rodos ve Cidde'de doktorluk yaptı. Cidde'den dönünce Umurı Sıhhiye müfettişliğine getirildi. Fakat 1914'de emekliliğini isteyerek kendisini edebiyata verdi. 19181919 yıllarında Tasviri Efkâr gazetesi adına iki Avrupa seyahati yaptı ve "Avrupa Mektupları" adıyla bu gezisini anlattı.
Cenab Sahabettin Kurtuluş Savaşı sırasında Milli Mücadele'yi destekleyen yazılar yazdı ama Cumhuriyet'ten sonra siyasi hayattan uzaklaşarak kendisini tamamen şiir ve yazılarına verdi. 13 Şubat 1934'de Istanbulda vefat etti.

ESERLERİ

Cenab Sahabettin'in en önemli eserleri elbette şiirleridir. 
Fakat bunlar ancak ölümünden sonra kitap haline getirilmiştir. 
"Elhanı Şita", "Temaşayı Leyâl", "YakazaM Leyliye" "Son Arzu" gibi şiirleri güzeldir. İç musiki, ses kudreti bakımından üstünlük gösterirler. Zaten Cenab Sahabettin (Nazım = nesir + musiki) diyordu.
Cenab, seyahat izlenimlerini "Hac Yolunda", "Avrupa Mektupları", "Afaki Irak" adlı kitaplarında; tenkid ve makalelerini ise "Evrakı Eyyam","Nesri Harb" ve"Nesri Sulh" adlı kitaplarında toplamıştır. "Yalan" isimli bir piyesi de vardır.
---

ELHAN-I ŞİTA

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, 
Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar, 
Geçen eyyamı nevbaharı arar. 
Ey kulübün sürûdı şeydası, 
Ey kebûterlerin neşideleri, 
O baharın bu, işte ferdası: 
Kapladı bir derin sükûta yeri karlar. 
Ki hamûşâne dembedem ağlar. 
Ey uçarken düşüp ölen kelebek, 
Bir beyaz rişei cenahı melek gibi kar, 
Seni solgun hadikalarda arar. 
Sen açarken çiçekler üstünde 
Ufacık bir çiçekli yelpaze 
Na'şın üstünde şimdi ey mürde 
Başladı parça parça pervaze karlar. 
Ki semâdan düşer düşer ağlar 
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar, 
Küçücük, sersefid bu kuşlar gibi kar. 
Sizi dallarda, İanelerde arar.

---

SENİN İÇİN

Sesin işler gibi bir şûh kanat gamlarıma
Seni dinlerken olur kalbim uçan kuşlara eş;
Gün batarken sanırım gölgeni bir başka güneş
Sarışınlık getirir gözlerin akşamlarıma.

Doğuyor ömrümde bir yirmi sekiz yaş güneşi
Bir kuş okşar gibi sen saçlarımı okşarken.
Koklarım ellerini, gülleri koklar gibi , ben,
Avucundan alırım kış günü bir yaz ateşi.

Gönlüme avdet eder her unutulmuş nisan
Ne zaman gençliğini yolda hıraman görsem.
Eskiden pembe dudaklarda dağılmış busem
Toplanır leblerime bir gece dargın dursan.

Seni zambak gibi gördükçe eski pencerede
Gül açar bahtımın evvelki hazanlık korusu
Genç eder ufkumu hülyalarımın genç kokusu,
Sorarım: Ak saçımın örttüğü yılla nerede?

Cephemi varsın o solgun seneler soldursun,
Yeni yıldız gibi doğdukça güzel her akşam,
Gençliğin böyle benimken kocaman, hiç kocamam,
Ruhum, ölsem bile ben, sen yaşayan rûhumsun.

---

KİTABE-I BENGİ MEZAR

Okuyup tabsırai ömrü esefsiz kapadım 
Ebediyyen uyusun toprağın altında adım.

Yatağım gerçi yosun örtülü bir yastıktır,
Yorulan cephem için taşlar ipek yastıktır.

Sargıdır kalbime sevdiklerimin hâtırası, 
Sızlanmaz artık o şeydânın onulmaz yarası.

Yaşamakla bu karanlıkta hayâl eksilmez,
Bu dar ufkun kara yıldızları batmak bilmez.

Kış günü rûhı günahkârımı örter karlar,
Başım üstünde yazın afv ile a! güller açar.


Yazdır   e-Posta

You have no rights to post comments